HaberTaraf.com'dan iktibastır.
Yıl 1975, İzmir. Soğuk bir kış günü Bornova Merkez Camii’nin biraz üstünde, dere boyunda bulunan Yeniden Milli Mücadeleci arkadaşlarımızın kaldığı mütevazı bekar evindeyiz. Yeni alındığımız haftalık “kültür çalışması” için bir grup yeni üniversiteliyle birlikte buradayız. Diş Hekimliğinde okuyan ve daha sonraları kalabalık bir grubun saldırısına uğrayarak İzmir’i terk etmek zorunda kalan fedakar Mehmet abimizin yönetimindeki çalışmaya başlamadan önce bize bugün adını tam olarak hatırlayamadığım sıcak bir çorba ikram ediyorlar. Hiçbir zaman bekar evlerinde kalmamış, her daim ailesinin yanında bulunmuş, üniversite tahsilini kızkardeşiyle birlikte aynı evdeyken bitirmiş “rahat ve şanslı” biri olarak, bu sade çorbanın lezzeti ve güzelliği karşısında eziliyor, aradan tam 35 yıl geçmesine rağmen hala unutamıyorum.
Dilerseniz, sofrada başka bir yemek olmamasına rağmen karnımızı doyuran, üstelik maharetli bir hanımın değil bekar bir üniversiteli “kardeş”imizin elinden çıkan o bereketli çorbanın izini sürelim, tarihi sırrını öğrenelim.