Araştırma 1, Bir Milli İslamcılık Serüveni: Mücadelecilik - 2, Mustafa Aydın
Çarşamba, Mart 11, 2009
"Araştırma 1, Bir Milli İslamcılık Serüveni: Mücadelecilik - 1, Mustafa Aydın"
devamıdır...
HAREKETİN ADI VE AMACI
Genel olarak “Mücadele Birliği” adı, bu hareketin temel metinlerine göre “içeriden ve dışarıdan zaafa uğratılmış, bunalımlar içerisinde kıvranan toplumumuzun yine ‘millet ideolojisi’ne bağlı olarak kurtulması için verilecek mücadelenin organize hareketi”ni ifade eder. Burada hareketin kaburgasını oluşturan şeyin ne olduğu biraz belirsizdir; din mi toplum mu? Yani hareket nereye yerleştirebileceği sorusuna, salt İslamcı bir ideolojinin ikamesi cevabını da toplumsal bir mücadeleyi içeren bir milliyetçilik cevabını da vermek zordur. Çünkü Mücadele Birliği söyleminde, bunlar birbiri için vardır.
Geleneksel kültürde mücadele kavramı çok yönlü bir faliyet biçimi olan cihattan farklı olarak fiili çatışmayı ifade eder. Ancak mukateleden(vuruşma) farklı olarak karşılıklı fikri tartışmaları da kapsar, bundan dolayıdır ki klasik mantıkta çelişik düşünce tarzına cedel(diyalektik) adı verilir. Gerçekten Mücadele Birliği, mücadelede sokak kavgası değil fikri bir cedeli temsil etmiştir ki, liderleri Aykut Edibali’nin Aksiyon dergisindeki “kimsenin burnunun kanamasına sebep olmadım” beyanı doğrudur. Mücadele kavramı Kuran’da bir sure adı olmakla birlikte salt dini olmanın ötesinde daha seküler bir ad olarak seçildiği izlenimi vermektedir. Bununla birlikte hareket, kendini devrimci (ki inkilap ifadesi tercih edilmiştir) olarak görmüştür. Buna göre de mücadelenin amacı, mevcudu sadece ıslak etmek değil, sosyal/kültürel dünyayı dönüştürmektir. Ne var ki hareket kendine özgü niteliği terk ettiği 1978 sonrasında oluşturduğu partiye bu temel espiriye aykırı olarak “Islahatçı” Demokrasi Partisi adını vermiştir.
“Mücadele Birliği” adında yer alan “Birlik” kavramı, sosyolojide tek ilkeli, tek eksenli ve tek yönlü topluluk gibi beşeri oluşumların aksine, çok etkenli birliktelik anlamına gelmektedir. Muhtemelen buradaki birlik kelimesi bu teknik anlamından çok, güncel hayattaki manasıyla alınmıştı ve genel olarak da, bir amaç doğrultusunda bir araya gelmiş insan birlikteliğini ifade ediyordu. Yani toplumun bunalımdan kurtulması, millet ideolojisinin (ki İslam olarak algılanıyordu) hayat bulması için oluşturulmuş bir mücadele edenler topluluğu idi.
Mücadele Birliği’nin çizgisini çok daha iyi ifade eden bir adlandırma, şüphesiz “Yeniden Milli Mücadele”dir ki bu, teşkilatın resmi kuruluşunun ikinci yılında çıkartılan çok işlevli bir haftalık derginin de adıdır. Bu ad şüphesiz bilinçli olarak seçilmiştir.
Bilindiği gibi Milli Mücadele (bazı literatürde geçtiği biçimiyle Kurtuluş Savaşı) yıkılan Osmanlı toprakları üzerinde işgalci güçlere karşı verilen bir savaşı ve kazanılan askeri zaferi ifade etmektedir. Ne var ki bu hareketin temel kabulüne göre, Milli Mücadele’nin sonuçları alınamamıştır, toplum bunalımlar içindedir ve millet ideolojisi de hayat bulmamıştır. Kazanılan askeri zaferin sonuçlarını almak üzere bir “yeniden” Milli Mücadele zorunluluğu vardır. Bu mücadele onun bir devamıdır. Vakıa, 1970 Nisan’ında çıkan derginin başyazısı “Milli Mücadelemiz 50 yaşında” (ki 1920’de Meclisin açılışı ile başlıyor) başlığını taşır.
Esasen Yeniden Milli Mücadele dergisinin ilk sayısının (3 Şubat 1970) başyazısında bu durum şöyle dile getiriliyordu: “1683 Viyana bozgunundan beri büyük kayıplar yaşadık, Anadolu’nun on katı toprağı kaybettik ve buraya sığındık. Ne var ki burada da ciddi tehlikeler ve sorunlar yaşamaktayız. Devletçe ve milletçe çok yönlü bir bunalıma sürükleniyoruz. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, ahlaki, eğitimsel, hemen bütün alanlarda ciddi bir problem yaşanıyor.” Problemin sebebi ve çıkış yolu şöyle gösteriliyordu: “Başta beynelmilel Yahudilik(Siyonizm) olmak üzere, komünizm, Beynelmilel Hristiyanlık(Misyonerlik) gibi güçler ve bunların temsilcisi batılı ülkeler bizi yok etmeye çalışmaktadır. Eğer şuurlu kadroların rehberliğinde bir mücadele verilmezse Türkiye’mizi, milletimizi, dinimizi bekleyen tek akıbet vardır. Yok olmak. Zor olsa da, imkansızlıklar içinde bulunsak da, bir Yeniden Milli Mücadele vermek zorundayız. Yardımcımız Allah, dayanağımız tahkir edilen büyük millettir.”
Mücadelenin “yeniden” verilmesi gerektiği söylemi, bu dönemin bazı sol hareketlerinin de ortak teması idi, tabii onlara göre bu mücadele Marksizmin hayat bulmasıyla tamamlanacaktı.
Hareketin “milliliği” ise, üzerinde durulması gereken önemli bir noktadır. Çünkü “milli” ya da “ulusal” nitelemesi, modern devlet anlayışında, her şeye farazi bir topluma atfıyla meşruiyet kazandırma yoludur. Ancak bizim incelediğimiz çerçevedeki millilik anlayışında devlet, toplum ve ideolojisi (burada İslâm olduğunu düşünebiliriz) arasındaki ilişki, hemen görünüverenden çok daha karmaşıktır. “Milli” millete ait olan anlamına gelirken, millet denen sosyal olgu, bir merkeziyetçi hükümet demek olan modern devletin inşa edip çerçevelediği bir şeydir. Dolayısıyla millet ideolojisi, salt millete nispetle İslam olabileceği gibi, devlete nispetle bir milliyetçilik de olabilir. Vakıa Mücadele Birliği söyleminde açık olmayan bu millilik, başlangıçta İslam imiş gibi gözüküyorsa da bu daha sonra belirgin bir milliyetçilik olarak ortaya çıkabildi. Yazımızın başlığında kullandığımız “milli İslamcılık” deyimi bu karmaşık noktayı açıklamaya yönelik olduğu kadar, hareketin temel deneyimini de anlatmaktadır. Şüphesiz bu millilik, Gökalp tarafından çerçevesi çizilen ve daha çok da MHP tarafından temsil edilen bir milliyetçilikten farklı bir şeydi. Ama yine de millet önemliydi. Esasen toplum ikiye ayrılıyordu, Millet ve millet düşmanları. Bildiriler: “Yaşasın Millet, Kahrolsun Millet Düşmanları!” diye bitiyordu.
Mücadele Birliği’nin amblemi da amacıyla uyumluydu: Kırmızı zemin üzerinde bir kitap, kitabın üzerinde bir sağ yumruk, yumruğun arkasında bir yıldız. Kırmızı toplumu(onu simgeleyen kanı), kitap bilgiyi, teşkilatın sıkça kullandığı deyimle “millet ideolojisini”, (zımmen İslam’ı) temsil ediyordu. Kitabın üstündeki yumruk gücü, ideolojinin fiili bir çaba ile ikame edilebileceğini, yıldız ise, milletin mücadelenin sonunda ortaya çıkacak ikbalini, açılacak talihini ifade ediyordu.
Bir bütün olarak bakıldığında amblemin, salt İslamcı çabadan çok toplumsallık düzeyinde bir milliliği daha çok vurguladığı söylenebilir. Vakıa milliyetçilik anlamına gelebilecek millet ideolojisi(kitap) başta olmak üzere, kanı temsil eden kırmızı ve nihayet doğacak ikbal yıldızının oluşturduğu ana temanın vurgusu toplumadır.
Müntesiplerinin İslami duyarlılıklarında şüphe yoksa da teşkilatın söylemi İslam’ı da içerdiği düşünülen, kendine has bir milliyetçiliktir. Bu durum Mücadele Birliği’nin doğduğu ortam ve konjonktürde daha iyi anlaşılacaktır.
0 yorum:
Yorum Gönder