Mücadele Birliği; Yaşandı ve Geçti - Hüseyin Gülerce
Pazar, Aralık 09, 2007
Yeni çıkan bir kitap vesilesiyle Mücadele Birliği yeniden gündeme geldi. Gençliğimin on yılı (1968-1977) bu teşkilatta geçti. Onun için bu konuda yazma hakkım var.
Öncelikle belirtmeliyim ki Mücadele Birliği yazılmaz, mücadelecilik ancak yaşanabilir. Bir rahmet mevsiminde yaşandı ve geçti. Kısa süren bir mevsimdi; fakat çok bereketliydi. Bugün mücadelecilik ruhunu yaşamış binlerce insan çok önemli mevkilerde ülkemize ve milletimize hizmet ediyor. İsimlerine gerek yok, çünkü onlar dünün isimsiz kahramanları...
Mücadele Birliği'nin asıl yılları 1968-1971 arasıdır. Önceki üç yıl bir avuç insanın kuruluş çabaları, 12 Mart askerî müdahalesinden sonraki dönem de durgunluk ve dağılma dönemidir. Dolayısıyla içinde bulunduğu konuma ve döneme göre herkesin mücadeleciliği, ya da Mücadele Birliği'ni anlaması, yaşaması farklı farklıdır. Mesela Mücadelecilerin kalesi İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu'ydu. Yani Çapa'ydı. Dev-Genç'in önde gelenleri de Çapa'daydı. Bir gençliğin dramı en belirgin Çapa'da yaşandı. Lise son sınıfta gömleğimizi, kazağımızı değiştiğimiz arkadaşlarımızla bir yıl sonra sopalı kavgaların içinde bulduk kendimizi. Sol, fen fakültesini işgal edince, mücadeleciler olarak biz de Çapa'yı işgal ettik. Okul bombalandı, silahlı saldırıya uğradık! Kurşunlanan arkadaşlarımız oldu. Çapa'daki bir mücadeleciyle, benzer olayları yaşayan Ankara Yüksek Öğretmenlilerle, meydanlarda Yeniden Milli Mücadele dergisini satanlarla, bu havayı hiç teneffüs etmemiş olanların Mücadele Birliği'nden anladıkları elbette aynı değildir.
1968 kuşağı, Soğuk Savaş döneminin gençliğiydi. Sol-sağ diye parçalanan gençlik kanlı bir kavganın içinde vuruşturuldu. Böyle bir ortamda mücadelecilik, yani bizim gençlik çağımızdaki halet-i ruhiyemiz; dinimize, milli değerlerimize sahip çıkmaktı. Her birimiz hayatlarımızda inkılâp yaptık. Ben Trakya'dan gelen bir insan olarak imanın güzelliklerine, İslamî şuura Mücadele Birliği sayesinde erdim. Öyle kuvvetli bir iman hareketiydi, öyle müthiş bir cazibe merkeziydi ki; anlatılması gerçekten zor. Örneğimiz Efendimiz (sas) ve sahabeydi.
Özel hayat bize haramdı. Milletimiz yok oluşa sürüklenirken kendimize bir saat bile ayıramazdık. Allah için seviyor, Allah için buğz ediyorduk. Fedakarlığımızın sınırı yoktu. Cağaloğlu'ndaki mecmua binasında (MTTB'nin karşısı) üç ay ortaya konan bir tepsiden sadece, tek çeşit salata yiyorduk. Sigara kesinlikle yasaktı, zira millet evladına yakışmazdı. Yaşımızdan çok olgunduk. Kültür çalışmaları yapıyor, boyunduruk düştüğü yerden bilgiyle, ilimle kalkacak diyorduk. Disiplin ve aramızdaki saygının bir benzeri dünyanın hiçbir kurumunda ve grubunda olamazdı. Kardeşliğimiz anlatılamaz. "Önce kardeşin" anlayışı, tevazu, bilhassa sevgi, sahabe kokusu taşıyordu. Hani "Türk-Kürt kardeştir" deniyor ya, biz onu asıl manasında yaşadık. Bir Kürt, nasıl da yiğit, candan ve asil olur, ben o kardeşlerimden biliyorum...
Hiyerarşi bir örnekti. Sadece hasbi olanlar, kabiliyetli olanlar, en fedakarlar yükseliyordu. İnsanların istihdamı, istişare ile liyakat esasına göreydi. O kadar kabiliyetli insanın o kısa süre içerisinde bir araya gelmesi ancak bir İlahi lütufla izah edilebilir. O gençlik yıllarında fikirlerimiz sert, köşeli olabilir. "Derin devlet" el atmış, yönlendirmiş olabilir. Üç-beş kişi yanlış da yapmış olabilir. Ancak bizler gençliğimizde bir yiğitlik, güzellik, gerçek bir kardeşlik yaşadık. Kendi adıma bütün arkadaşlarıma müteşekkirim. Kimde bir hakkımız varsa, benim gibi düşünen kardeşlerimle birlikte haklarımızı helal ediyoruz.
Benim bir kaybım olmadı. 25 senedir de "Muhabbet fedaileri" ile birlikte aynı heyecanı, güzellikleri paylaşıyorum. Sanki bayrak yarışında bayrağı devrediyor gibiyim.
Dün duygularımız öndeydi. Bugün Türkiye'yi ve dünyayı doğru okumaya çalışarak akıl ve mantık planında, insanımızı kucaklayarak, herkesin konumuna saygılı kalarak hoşgörüyü, uzlaşmayı ve paylaşmayı hakim kılmaya çalışıyoruz.
Mücadele Birliği'nde eksiğimiz, manevi bir büyüğümüzün olmayışıydı. Gönül insanı, dostluğunu ömrümün armağanı kabul ettiğim muhterem Fethullah Gülen'i tanıdıktan sonra şahsen ben o eksikliği hiç hissetmedim...
http://tr.fgulen.com/content/view/8645/12/
4 yorum:
Hüseyin gülerceye göre geldi geçti.
o şimdi hocasına yağ yakmaya devam etsin arkası güçlü abd size yeter.
Bir insan ne olursa olsun amma ekmeksiz olmasın.Edibalinin eline su dökemeyenleri sistem koruyor.
dış güçler koruyor.
hocasına yağ yakmak teriminden hoşlanmamış olsam da, bir mücadelecinin hüseyin gülercenin pozisyonunda bulunması,
ahmet taşgetiren gibi bir mücadeleci kardeşimizin mevcut pozisyonu...
Hepsini taktir ediyorum...
Ancak hocaefendi'nin işlerini ABD'den yürütmesini de asla tasvib etmiyorum.
Selam ve dua ile.
Mücadelebirliği gelişerek devam ediyor.Bugün Bayrak,Çınar,Milletin Sesi ve MİLLET olarak devam ediyor. Muhteşem Türkiye kurulasıya kadar devam edecek...
Mücadele Birliği sürekli yenilenen bir okuldur.
yurt dışı okullarda anadil'in ingilizce olduğunu türkçe'nin seçmeli ders olduğunu herhalde bilmeyenimiz yoktur.Bu faaliyetleri küçümsemiyorum fakat islami ve milli'de bulmuyorum. Abd ye eleman yetiştiren abd için siyasi bizim için ise ticari bir faaliyet türü.Neticede herkes payını alıyor. Abd elemanını birileri ise maaş ve o ülkeyle ekonomik faaliyetleri yürütüyor hepsi bu.Bu mücadel ekolu'nun önünü kesen derin siyasi güçler ne hikmetse gülen cemaatinin önünü sonuna kadar açıyor ve kolluyor.bu gerçekler bu ekol ve camia tarafından da bilinmelidir.
Yorum Gönder