Mücadele Birliği - Notlar
Salı, Temmuz 01, 2008
Birkaç konuya dikkat çekmek istedim.
Adımı vererek yayınlamanızda da bir sakınca görmüyorum.
1-Mücadele Birliği, Türkiye'nin yakın tarihinde teşekkül etmiş en halisane teşkilattı. 1977'ye kadar mensubu olduğum Mücadele Birliği, hayatımda gurur duyduğum bir dönem olarak kalmıştır; Mücadeleci olmakla da hala gurur duyuyorum.
2-Birtakım kişilerin hataları yüzünden dağılan teşkilatı sorgulamak, hatalar yüzünden Mücadele Birliği'nden pişmanlık duymak gerçekten büyük haksızlıktır. İlk kopan kuşaktaki ağabeylere (N. T , C.Ç , Ö. Z.B. ) ısrarla sormama rağmen kopuş nedenini bir türlü öğrenemedim. Onların açıklamadıkları gerçeği birkaç yıl sonra bizzat görerek; ilgilileri haddimi de aşarak uyardım. Bütün bunlara rağmen ne teşkilatın, ne de kardeşlerimin bir suçu, bir günahı olduğunu düşünmüyorum. öz kardeşlerimizle paylaşamadığımız maddi-manevi pek çok şeyi Mücadele Birliği içinde paylaştık ve hala iyi ve kötü günlerimizde ilk aklımıza gelen isimler, bu kardeşlerimizdir. Bundan pişmanlık duymak değil; kanaatimce gurur duymak gerekir. En azından ben duyuyorum.
3-Sayın N. E'nin eleştirisini dikkatle okudum. eleştirilerine yer yer katıldığım noktalar olmakla birlikte, kendisini çok sevmeme rağmen katılmadığım noktalar da var. Ayrıca, kendisinin de affına sığınarak Mücadele Birliği'nin dağılmasında kendilerini de sorumlu tutuyorum. Şöyle ki: 1977 baharında Sayın Y. A.A. ağabeyim, Sayın K.Y. ağabeyim ve Sayın N. E. ağabeyimle yaptığımız bayağı uzun bir toplantıda; kendilerine Mücadele Birliği'nin işlevini ve gücünü kaybetmeye başladığını ifade ederek, bunun temel müsebbibinin Sayın A. E. olduğunu; Mecmuada yayınlanacak bir başyazıda Sayın A. E'nin bir müddet dinleneceğinin duyurulmasını ve Anadolu teşkilatlarının buna hazır olduğunu söyledim. Aksi takdirde, teker teker hepsinin de uzaklaştırılacağını hisssettiğimi belirttim. Zikrettiğim bu isimler şahitlik etmeseler ya da unuttularsa da Allah şahittir. Bu konuşma sonunda, çok sevdiğim Y.A.A. ağabeyim bana uzun uzun nasihatlerde buludu, o kadar... Şimdi sorgulanması gereken Mücadele Birliği mi, yoksa N.E,Y.A.A, K.Y. mı? Binlerce kardeşimin hiçbir şeyden haberi bile yokken, her söylenileni ikiletmeden yaparken ve yapmaya da hazırken, merkezdeki bir kişiye sahip çıkılamadığı için bu vebal kimin?
4-Öğrencilik yılları bitmiş, artık yetişkinliğe adımlar atılmaya başlanmıştı... Yani herkei az ya da çok geçinme derdi almıştı. Diğer teşkilatlar kültürel çalışmalar yanında ekonomik örgütlenmelere giderken biz ne yaptık? Bu gerçeği Sayın İ. K.'ye aktardığımda, resmen kendi işime bakmam gerektiği söylendi... Kim suçlu şimdi? Millet Partisi'ne, Bizim Anadolu'ya, Bayrak'a verilen emek ve enerji, ileriye dönük yatırımlara yönlendirilseydi sonuç nasıl olurdu? Kaldı ki, sayın A. E.nin her fırsatta birlikte olduğu Sayın E. Ören, böyle bir teşkilatma örneğini apaçık veriyordu. Bu tür girişmleri aralarında konuşup konuşmadıklarını elbette bilmem mümkün değil ama, yanyana geldiklerinde herhalde Fener-Galatasaray muhabbeti yapmıyorlardı, ya da en azından ben öyle sanıyorum. Bu canı örnek önlerinde dururken, bir çocuğun bile atılmayacağı maceralar atılmak, bütün teşkilatı da arkalarından sürüklemek neyin nesiydi? Burada Mücadele Birliği mi sorgulanmalı, yoksa merkezdeki ağabeylerim mi?
5-Anadolu'dan zar zor temin edilen parayla ne yapıldı? M. E.A.'nın tirajı yok denecek kadar az olan, birkaç tahta sandalye, birkaç da masası olan ve berbat baskısı olan Bizim Anadolu gazetesine ortak olundu... Sanki kendi yayın organımız yoktu... Sanki Yeniden Milli Mücadele Bizim Anadolu'dan daha az prestijliydi... Bu da yetmedi, bir müddet sonra hurdaya çıkacak Yeni Ortam matbaası ve gazetesi satın alındı. Alın size ikinci hata. Günlük bir gazeteyi besleyecek kadar ne yetişmiş kadro, ne sermaye ne de satış gücü... Hem toplanan sermaye, hem de emekler eridi gitti... Bütün bunlar olurken, hata Mücadele Birliğî'de miydi, yoksa ağabeylerimde mi? Aklı selim birisinin bütün bunlara engel olmak aklından geçmedi mi?
6-Başka bir komedi de Millet Partisi... Ahı gitmiş, vahı kalmış ve Rahmetli Osman Bölükbaşı'nın bile umudunu kestiği partiye girip, tabir yerinde ise "ölüyü diriltmek" kimin fikriydi? Ankara'da bir bina iki telefon sahibi olma adına, bir teşkilat böylesine sonu belli maceraya neden sürüklenir? Bu kadar amatör olunabilir mi? Olundu maalesef... Çünkü Sayın A.E.'ye bizler aracı ile bile ulaşamazken, burda adlarını zikretmeyeceğim -ki teşkilatın dışında olan bu isimleri aşağ yukarı herkes bilir ya da tahmin eder- kişiler Sayın A. E. ile kolkola , koskoca teşkilatı sonu gelmez maceralara sürüklüyorladı. Bu sonu belli maceralar yaşanırken benim sevgili ağabeylerim sadece seyrediyor; istisnasız hepsi "birinci adam" olmayı göze alamıyorlardı. Şimdi kimi sorgulamak lazım?
7- Hadi diyelim ki A.E. kendi kafasınca ve hiç kimseyi dinlemeden teşkilatı angaje ediyordu. Koskoca ağabeylerime Fatih Kanunnamesi'ni buradan mı hatırlatmalıyım? Fert mi, teşkilat mı tercihini yapayanlar mı sorgulanmalı, yoksa Mücadele Birliği mi?
8-Çalışamanızdaki iyi niyetten kat'iyyen şüphem yok. Ama birtakım yayınlardan söz ederken PINAR, GERÇEK gibi degilerden, üzerinde çalışmalar yapılan kitaplardan neden söz edilmediğini merak ettim. Kaldı ki, anadolu teşkilatlarının zaman zaman yayınladıkları bir yığın dergi de var. Eğer bir araştırma konusu ise çalışmanız, bu eksiklerle kadük kalır.
9- Gene sitenizde "Çeşitli Bağlantılar" adı altında verdiklerinizin yanında başka bağlantılar da yok mu? Mesela Araştırma ve Kültür Vakfı, Pınar Yayınları, Umran Dergisi neden alınmamış? Tüm kalbimle unutulmaktan kaynaklanan bir ihmal olmasını diliyorum.
10- Burada izinleri olmadan adlarını zikretmeyi ahlaki bulmadığım ve kendilerini üzeceğimi tahmin ettiğim değerli ağabeylerimin sadece adlarının baş harflerini rumuz halinde bilinçli olarak yazdım. Mücadele Birliği ile ilgilenen herkes, bu rumuzların kimlere ait olduğunu gayet iyi bilecektir.
Çalışmalarınızda başarılar diliyor, bu vesile ile ilgili sitenizi ziyaret edecek tanıdığım-tanımadığım Mücadele Birliği eski mensubu kardeşlerimi hasretle kucaklıyor, kendileri ile hala övünç duyuyorum. İyi ki Mücadele Birliği vardı. İyi ki mücadeleci kardeşlerimle birçok şeyi paylaşma mutluluğunu tattım.
Allah'a emanet olunuz.
Tahir YÜKSEL
8 yorum:
Sitede yer almasını istediğiniz ve mücadele birliği ile ilgili olan herşeyi yayınlayabiliriz.
Şu anda Araştırma ve Kültür Vakfı'nın ve Umran Dergisi'nin bağlantıları eklendi.
Bu çalışma, tek bir ferdin çalışmasından ziyade, mücadele'ye ilgi duyan, çalışmaların içinde bulunmuş çeşitli insanların ortaklaşa çabası olsun inşaallah.
Selam ve dua ile.
Değerli site yötneticileri,
bu güzel siteniz için çok keşekkür ederim.
Yeniden Milli Mücdele belli bir dönemde ortya çıkmış ve sonra kaybolmuş bir hareket değildir.Muhteşem tarihimize uygun daha muhteşem bir geleceği hazırlamak ve kurmak için kurulmuş ve bu hedef gerçekleşesiye kadar,gelişerek serilerek,serpilerek davam edecektir.
Haklı bir iman,doğru bir metot,üstün bir strateji,darin bir politik,görüş ve ehliyetli kadroların rehberliğinde zafer Hak'kın ve Hak'ka inanaların olacak,Milli Kültürün,milli anlakın,milli ekonominin kurucusu ve yaşatıcısı milli devlet hayat bulacak,ilmin,ahlakın,adaletin ve ehliyetin yön verdiği bir topluk ve devlet hayatı kurulacak,Muhteşem Türkiye Türk'ün mührünü,inancının mührünü,menfaatinin mührünü yer yüzüne ve çağa vuracaktır inşallah.
Yaşasın YENİDEN MİLLİ MÜCADE
YAŞASIN MİLLET
YAŞSIN MİLLETİN BARIŞÇI,ISLAHATÇI
VE MEŞRUİYETÇİ HAKLI MÜCADELESİ...
Mehmet MUTLUOĞLU
Saygıdeğer Gündoğan Bey,
YMM hakkında yapılan çalışmaların bu kadar az olduğu bir dönemde, (artık rehavetten mi desem?), kimsenin el atmaya yanaşmadığı bir konuda böyle bir girişimde bulunmanız çok güzel...
Allah razı olsun!
YAŞASIN MİLLET,
YAŞASIN MİLLİ DEVLET,
KAHROLSUN MİLLET DÜŞMANLARI,
KAHROLSUN İŞBİRLİKÇİLER,
KAHROLSUN MİLLETE İHANETİ VAZİFE EDİNMİŞ KARTELLER, HALK DÜŞMANLARI, HAİNLER, BÖLÜCÜLER!
Çözüm önerilerinin tartışıldığı bir dönemde, bu yazıyı atlamak olmaz diye düşünüyorum!
yeniden okumamız temennisi ile.
Mücadeleci işadamı ağabeyler/kardeşler reklam desteği sağlarlarsa, en azından PINAR yayınlanmaya yeniden başlamaz mı acaba? Bu konuda kampanya yapılsa, sanıyorum ki hiç kimse duyarsız kalmayacaktır. Site yöneticileri bu teklifi spota taşırsa, olumlu tepkiler gelmeye başlayacaktır. Bir de, daha profesyonel bir site kurmak mümkün değil mi? Konuştuğum eski arkadaşların pek çoğunun bu faaliyetten haberi yok.
Başarı dileklerimle...
"YMM MENSUPLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ" NEDEN YOK Kİ?
Fanatizmin psikolojisi
Fanatik zihniyet mutlakiyetçidir. Fanatik gruplar varlıklarını dayandırdıkları bir takım ilkeleri, kuralları ve normları mutlak kabul ederler ve bunların yorumlanmasını, eleştirilmesini, değiştirilmesini yasaklarlar. Esas ilkelerin mutlak, kesin ve değişmez biçimde doğru olduğuna inanırlar. Bu şekilde ya hep ya hiç tarzı “siyah-beyaz” düşünce yapısıyla kendilerini de dünyayı da bölerler (splitting). Bunu yapmalarının ilkel kaygılara karşı koruyucu bir işlevi vardır.[3]
Fanatizmin dünyayı mutlak ve katı bir şekilde “siyah-beyaz” olarak algılamasının psikolojik nedenlerinden en önemlisi psikolojik gelişim sürecinde bireyin kendiliğini “öteki”den ayıramaması ve bireysel sınırını kuramamış olmasıdır
Kendisine ait duygusal bir alan üretemez, öznelleşemez, kendini var etmek için hep başkasına bağımlı olduğu bir varoluş halinde kalır. Kendi varlığını ya hep bir ötekine “göre” ya da ötekine “rağmen” kurar. Ötekileri, kendi başlarına farklı bireyler olarak görmek yerine, ya kendini mutlu eden bağımlı tarzda ilişkileri olduğu “iyiler” ya da kendini mutluluktan mahrum eden düşmanlar ya da “kötüler” olarak görür. Ötekilerle ya sevgi ya nefret ilişkisi geliştirir. Bunu yaşayan bireyler aynı zamanda kendi başlarına kaldıklarında varoluş kaygısı ve yalıtılmışlık (isolation) duygusu yaşar. Birey olarak varolamayanlar, fanatik özellikleri olan gruplar içinde bireyselliklerini yitirerek dünyayla daha iyi baş eder hale gelirler. Bağımlılık ve bir başkasıyla bütünleşme ihtiyaçlarını bir liderle ya da grubun fanatik ideolojisiyle birleşerek giderirler. Bunun karşılığında gruptan onay ve kabul görürler. İdeolojinin kesinliği ve mutlaklığı; grubun kendisi ile dış dünya arasına bazen fiziksel bazen de psikolojik sınırlar kurması ve bireyin kendini var edebildiği bağımlı tarzda ilişkinin grup için zaten bir norm olması, onların hayatın içindeki doğal belirsizlikten duydukları temel varoluş kaygısını yok eder.
Bunun neticesinde dış dünyada düşmanlar belirlerler ve onlarla sonuna kadar savaşırlar. Buradaki algılama da idealleştirmede olduğu gibi rasyonellikten tamamen koparılmış durumdadır. Dolayısıyla dünyanın iyiler ve kötüler ayrımından oluştuğuna sarsılmaz bir şekilde inanırlar. Çünkü olgun olmayan iç-dünyaları belirsizliğe karşı tahammül gösteremez, kesin belirlilikler ararlar. Dışarıdan gelecek kötülüğe karşı kendi gruplarını koruyabilmekle aşırı derecede meşguldürler.
(Prof. Erol Göka’dan alıntıdır.)
Sevgili kardeşimiz Tahir Yüksel'in cevap bekleyen sorularına, tam içinden ve derinden eleştirilerine yapılan yorumlara baktım da aklıma bu yazının bir kısmını paylaşmak geldi. Aşktan gözü körleşen sevgili kardeşlerim,kim bilir belki uyanmak size de nasip olur. Ha bir de adınızı yazsanız da görsek.
Sayın yönetici, yerinde bir kararla isimsiz yazılara hani yer vermeyecektiniz?
Murat Güzel
isimsiz yorumların azaltılmasına çabalamakla birlikte elimizden geldiğince yorumları silmemeye gayret ediyoruz. Bunu kesin bir kural haline getirdiğimizde, web sayfamızın alt yapısı gereği sahte kullanıcı ismi kullanımını teşvik etmiş olacağız...
Yorumlara yer verirken temel kurallarımız hakarete, tamamı büyük harflerden oluşan yorumlara, yoğun anlatım ve dil bozukluklarına sahip yorumlara yer vermemek şeklinde.
Yorum Gönder